17 Mayıs, 2011

tren

içimdeki seferler hep sana doğru.
ben.
biniyorum bir vagona,
mola vermeden varıyorum sana.

yas.

yas'tığımı kaybettim.

seninkiyle uyuyabilir miyim?

üşüdüm

gökyüzünden yüzüne 'gök' indiriyorum,
yüzüme sarıl,
üşümesin.

azıcık?

uykunu kokluyorum,
kirpiklerin gibi tıpkı
toz kokuyorlar.
raftaki kitapların kokusu da var biraz.
biraz ada esintisi,
-boynunda.
mavi uyku uyuyalım mı azıcık?

n

konuşmak istemiştim saatlerce
ya da yazmak sayfalara
kelimeleri bir araya getirip
inciler kurmak.
biraz içten
utangaç
benden.
çok bişey değildi aslında
anlatmak içimdeki kelebeklerin rengini
gökkuşağının bile bilmediklerini.

ben en son nefes alırken yazmıştım
bugün de nefes aldım
ve ben
yine yazıyorum.

istiyorum

ben de denizin üstünde yürümek istiyorum
bulutlarla bir olmak
ufka içimi dökmek
toprakla akşam yemeği yemek istiyorum
bu gece uyumak
ve
bir daha
uyanmamak istiyorum.

üşüdüm

palmiyelerin
ıssız topraktaki hali
yalnız ve ıssız
belki bir rüzgar eser de canlanır
ama yok
rüzgar yok
arkada sızan ışık
güneş ışığı.
palmiyelerin kolları arasından
taa içime kadar geliyor
ama yok
bu ışık beni ısıtmıyor.

bayram

o çok sevdiğim oyuncağı almak için,
biriktirdiğim bayram harçlıklarım.
çok mutluydular.
hepsi bir aradaydılar.
taa ki onları
kumbaradan çıkarıp
birbirlerinden ayırdığım güne kadar.

onlar mutlu olsun diye
ben hep oyuncaksız mı kalacağım?

yok

hürriyet tadındaydı
geç de olsa
sahip olmak.
ana rahmine düşen bebek misali,
umutla.
bir martının haykırışı gibiydi
ki asıl mutlu eden buydu,çılgınca.

büyük bir hiçliğin içini dolduran
bakışlarının sahibi,
gözlerin,
zaten hep burda.
kumdan kale yapabilmenin hazzı
ne kadar enginse,
o denli yandı nemli gözlerim.
hani güneş batmazdı ya
biz dönerdik
kendi etrafımızda,aynen böyleyim işte
başladığım yerdeyim,
yeniden,
hürriyetim,
yok.

ışığın sözleri

iki beton binanın arasından
özgürlük rengi -yeşil- yaprakların
üzerine yansıyan sen.
güneşin kuzeni
gelecek için bir şeyler vaad eden
tırtılın kelebek olmasından bile daha gizemlisin.

öyle ki sana her baktığımda
daha bir merak ediyorum
olup bitenleri,
yitenleri.

?

bir çemberde gördüğün
yuvarlaktan başka olacak
o zaman susamanın verdiği öksüzlük
yerleşecek zihnine.
dudaklarındaki tek mana
ufak bir pembeden öteye gitmesin
izin verme
bugün ol,yarınlarda
kirpiklerin haylaz olsa bile
elleme,hep orada kal.
kelimeleri,saniyeleri,adımları
birleştirme.
ölüm özgürlük olsun,
değme.

saklan-ma

saklanacağın yeri hep söylerdin
başlamadan önce saklambaca.

takip

her soğuğunda sabahın
dalgakıranla sevişen dalgalar vardı
son vapur seferinden
arta kalan bir kaç anıyla
tükendiler.
sen-den sonra
ne martı takip ediyor vapuru
ne yelkovan akrebi.

gün keşfi

devinimimi tamamlayamayan günler
ilkin durgun olur
yozlaşmış
sızısı yakar
bu soğukta bile
o mağrur boşlukta.

günleri aldırmayan denizse
kayar
ayaklarımın altından
martı çığlıkları arasında.

ruh

sonsuzumdan armağan
porselenden yapılmış bir vazo
ufak bir rüzgarda kırılmaya mahkum
kırma onu,hüzün kalmasın karnımda
aklımda da uyku olmasın.

diyorum ki sana;
gökyüzünü ağlatma
sonsuz olamasan da hep ruhum ol.

nasihat

düşe kalka büyünür demişti annem
'ben'dim her düştüğümde büyüdüğümü hisseden.

yıldız

yıldızları kokla,zamanı olmasa da
aç elini
koy üstüne
onun da beş parmağı var,
senin de.

düşünürüm yalınayak

duru kokumu hisseder gelecek,
aşamam kaldırımları
yaşamadığım gönül sevdaları
çantama saklarım yarım,yoksun karanlıkları
tutuklanırım bir söz yüzünden
alışılagelmişi yaşar
atılırım kodese.
örümcek ağları,demir parmaklıklar,
donuk durgunluk ve ben.
gelir gelecek
değiştirir
hazır olanları.
olmazlık sarar o boşlukta gözlerimi

yolladım aya'mı sevdiğimin peşinden
küçük bir otobüs şirketinin
pis kokan
kırık dökük
virane otobüsünün ardından
beni bırakmayan her şey
dizilir gözbebeğimin etrafına,
volta atıyorlar.

acıtıyorlar,beni bırakmayan her şeyler
yalınayak düşünürüm
ay'ın şavkı vurur mememe,gereksiz
saçlarımda bakışların kaldı
kirpiklerim toprağa gömüldü.

kirpiklerin uzunluğu değil
gideceği yer anlamlı olsun
bir tutam baharat kaldı dudaklarımda,
toprakla temas vakti.

uy.ku

hep bir bekleyiş
hep bir umut
hep bir umutsuzluk ve boşvermişlik
yadsımaya çalıştığın anılar
pencereden uçup giden
geri gelmeyecek düşünceler
mutlak acılar kuşatır her yanımı
ben o sokaklarda büyüdüm
alışığım yokluğa
alışığım boş kümeye
uyku sessizliği değil
ölüm sessizliği çöker her gece üstüme
ruhum ölür.
tek kalırım tek başına
çok hüzünlü bir şarkı dolanır
kulak yolumda.

haykırır sanatçı,
aşıktır,
hissettiğini haykırır sadece
dizleri kanar
ki kan tutar bir yandan
kulağımı tırmalıyor bu notalar
yanan paradoks çevreler etrafımı
istemediğim o yolda yürürüm
istemem,
yürürüm
bilirim ki çıkar beni anlayan,
bir'i.

gülerim,
ağlarım,
mutlu ederim.
derin kanatırım,
derin kanarım,yalnızım,
yalnızlığım.
güneş çok uzak
sonsuzu severim
sonsuz olmayı isterim,
uyurum.

6mayıs

'yeni doğan günler çok oldu elbet
ama yalnızca üç güneş battı
fütursuzca,bir urgan kalınlığında
güneş de deniz de gülüyordu
siyahın bütün tonları sarmıştı bulutları
mutlu battı doğan güneşler
dimdiktiler...' mayıs'06

teller

elektrik tellerinden ip atlayabilecek kadar büyük olmayı isterdim,
küçükken.
küçükkendi bu isteğim.
büyük umutlar vardı ben küçükken,
çok küçükken.
şimdi çok büyüdüm ben,
ama umut.larım küçüldü.

ikinci moda vakti

bir bulut düşünüyorum
kafamın tam üstünde
yağmur yağsa
şimşek çaksa
fırtına kopsa
alsa götürse
başka'ya.

eksik

karanlığın devam ediyor olması
ve yıldızsız bir gece.
fotoğrafların anlamsız oluşu gibi
heyecansızlık
durgunluk
vicdan azabı gibi.
eşkıya zamanın bu kaçıncı aramıza girişi?

yine

bir el vardı
yeşil pervazında pencerenin.
dokunsam mı dedim önce
korkmama yetti düşüncesi bile
toplayıp pılımı pırtımı
.ben.i de alıp gittim yanıma
önce bıyık altı gülümsedi
bi anda yok oldu
anlamlandıramadım
gerek de yoktu zaten
ılık bir rüzgar esintisi deyip geçtim ben de.

düş.

kurabiye kavanozunun ağzını açık unutmuş bir düş hırsızı
ondan bayatlamış çikolatalı kurabiyeler.

avuçiçibir

gıdıklasaydın avuçiçimi nefesinle
gitme kal derdim!

avuçiçiiki

açtım ellerimi evrene

avuç içleri toprağa bakar haliyle

bir mütevazilik ki sorma,
yine,en baştan
çirkin olmayan bu güne
güzel olan bugüne
bakakalırım ellerim açık

avuç içleri toprağa bakar haliyle

bekliyorum ki gelsin
bulutlar kırmızı
saçlarım gibi
bir de senin avuç için gibi
toprağa bakan avuç içleri gibi...

dindir yaralarımın acısını
temizle ciğerlerimi
içtiğim sigaraların kararttığı

bırakma
tut ellerimi
sımsıkı
tıpkı toprağı tuttuğun gibi
o zaman baksın avuç içlerim sana
toprağa bakar haliyle..

'iki'mizin şiiri.

'dünya üzerindeki milyonlarca defterin içindeki

milyarlarca satırdan biriyim

kon-

dur kelimeni mahalleme

satırı'M'da nefes al.

bana gözlerimle bakan var ama kelimeleriyle susan yok di mi? '

15 Mayıs, 2011

itaat-2

’ -ben- kelimelere itaat ettim,
rüzgarı bekliyorum. ‘

itaat-1

‎’ -sen- kelimelere itaat et,
gerisi rüzgarın bileceği bi şey. ‘